Stres hayatımızın kaçınılmaz bir parçası haline gelmiş durumdadır. Stres günlük sorunlardan, trafikten, iş hayatından, kayıplardan, ayrılık gibi önemli birçok yaşam olaylarından kaynaklanabilir.

Mesela hep bir yere yetişme telaşımız vardır. Bu telaş ister istemez kişiyi strese sokup kişiyi öfkeli bir duruma sokmaktadır. O beni niye aramadı, trafikte neden bana yol vermedi, neden kasiyerdeki kadın beni sırada bu kadar uzun bekletiyor gibi durumlarda hemen stres altına girebiliyoruz. Her şey mükemmel olmak zorunda değildir, önce bunu kabullenmek gerekir.  Olağan durumları daha bir sükûnetle karşılayabilirsek aslında stresin hayatımızda ki etkilerini azaltmış olacağız.

Bizler algımızı hangi yöne doğru yöneltirsek zihnimizde o yöne doğru yönelir ve enerjimiz de tam anlamıyla o yöne yoğunlaşır. Bu yüzden olayların olumsuz yönlerine değil olumlu yönlerine odaklanmalıyız.

Stres altındayken insan içgüdüsel olarak iki tepki vermektedir. Ya kaçacak ya savaşacak… Bedenimizin bütününü korumak adına beynimiz bu komutu verir. Bu yüzden ilk önce doğru tepkiler vermeyi öğrenmeliyiz.

• Sinirli olmayacağım yerine, sinirlerimi kontrol ediyorum.
• Sabah geç kalkmayacağım yerine, sabah erken kalkacağım. Burada ki ‘’geç’’ kelimesi bilinçaltımıza iletilir ve olumsuz olarak pekiştirilir.

Kendi içimizde ne kadar olumlu olursak olaylara karşı da o kadar sağlam dururuz. Olumlu düşünmekten kasıt iyimserlik değildir. Çok güzel bir çiçek bahçemiz olabilir. Ama bu çiçek bahçesinde istemediğimiz zararlı otlar da olacaktır. Bu bahçeyi mükemmel de yapmaz kötü de yapmaz. Zararlı otlar olabilir ama içerisinde bizim çok sevdiğimiz çiçekler de var. Zararlı otları koparabiliriz. Hayatta bu şekildedir, gerçekleri olduğu gibi kabul ederiz ancak olumlu olanları da eksitmeden görmemiz gerek…

Psikolog Merve Celep